İlki hariç, çevirdiğim bir kitabı* ilk defa tanıtma gereği duyuyorum. Kitabın ismi “Senin Hatan Değildi” (ismine bakarak yargılamamaya çalışın lütfen), yazarı Alex Howard. Alex Howard, Dr. Peter Levine (Somatik Deneyimleme), Profesör Stephen Porges (Polivagal Teori), Dr. Gabor Mate (kendisini bilmeyen kalmadı zaten, o bizim canımız), Thomas Hübl (Kolektif Travma) ve Dr. Arielle Schwarz (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme -diğer adıyla EMDR- ve Terapötik Yoga) gibi uzmanlardan epeyce etkilenmiş, kompleks travma üzerine çokça çalışmış biri.
Peki, kitap ne anlatıyor? Aslında ben kitabın genel olarak ne anlattığından çok, sunduğu pratik yöntemi önemsiyorum. Zira diğer kısımları (kompleks travmanın neden, nasıl meydana geldiğini vs) artık -çok şükür- pek çok yerde pek çok psikolog çok güzel şekilde açıklıyor. Bu kitapta ise yapılması gerekenin nasıl yapılacağı, yani duygularımızı HİSSETMEYİ nasıl başaracağımız -duygularımızı nasıl işleyeceğimiz- çok pratik ve gerçekçi şekilde anlatılıyor. (Önümüzdeki 6 ay içinde nihayet bir Türk yazar da bu konuda bir kitap çıkaracak ve nihayet çeviri olmayan bir kitaptan da konuyu öğrenebileceğiz ama o zamana kadar Alex Howard'ın kitabı da işimizi görür, boş durmayalım.)
Bu noktada, "Duygularımızı hissetmemiz gerektiğinden bahsediyorsun da, biz Türk milleti olarak hissetmekten başka bir şey yapıyor muyuz ki?” diye soranlar olabilir; ancak o hissetme o hissetme değil. Hatta o hissetme, aslında sadece hissetmekten kaçmanın bir yolu. O hissetme, aslında hissetmekten kaçmak sonucunda duygularında boğulmak ve duygularını etrafa püskürtmek. Öte yandan gerçekten hissetmek o kadar kolay değil hakikaten. Bu kitap da bu noktada devreye giriyor. Mesela, vazgeçersem ölürüm dedirten ama aynı zamanda size zarar veren alışkanlıklarınız mı var? Kurtulmak istiyorsanız çaresi hissetmekte (işlenmeden kalmış duyguları işlemekte).
Ya da öfke sorununuz mu var? Öfkeniz derine gömmek zorunda kaldığınız çok daha hassas bir parçanızı korumaya çalıştığı için var. Yüzeysel anger management teknikleriyle bunu gerçek anlamda çözemezsiniz. Bağımlılıklarınız mı var? Size birtakım “bozukluklar”ın teşhisi mi kondu? Bozuk değilsiniz. Derinlere gömülü, duygularını regüle edemeyen parçalarınız yardımınızı istiyor.
Haklı olma takıntısına bakalım mesela... “Haklı mı yoksa mutlu mu olmak istersiniz?” sorusu çok sorulur, değil mi? Cevabı da “Tabii ki mutlu olmak isterim” gibi gelir insana ama o kadar basit mi? Hayır. Çoğu kişi için değil. Mutluluğu, huzuru eften püften konularda haklı olmanın verdiği hazza değişebilmek için, o haklılık takıntısını yaratan cehennemin içine girip orada sıkışıp kalmış, susturulmuş çocuğun çaresizliğini, öfkesini yasını onunla birlikte yaşayarak bu duygularını tüketmesine izin vermeniz gerekiyor.
Çoğumuz o cehennemi bir an bile yaşamak istemediğimiz için bırakıyoruz o çocuk tarafımız sonsuza kadar azap çeksin, sonra da “Her zaman her konuda haklı olma isteğimden neden vazgeçemiyorum, neden herkese sürekli laf yetiştiriyorum?” Çünkü o konu hiç kapanmadı, geçmişin bir noktasında takılmış plak gibi aynı yer çalınıyor, ilerleyemiyoruz.
Mesela bipolar diye hasta ilan edilen insanların, olumsuz duygularına hiç alan tanınmamış, bu yüzden hepsini bastırmak zorunda kalmış kişiler olduğunu biliyor muydunuz? Peki şunu biliyor muydunuz? Bu insanların “depresif” diye tanımlanan dönemleri, o bastırılmış, olumsuz duygularını ifade etmesine izin verilmemiş taraflarının daha fazla bastırılmaya dayanamayıp öne çıktığı dönem; “manik” denen dönemleri ise olumsuz duyguların başına iş açtığını bilen, (kabaca) “Daha fazla buna izin veremem, neşeli, dinamik biri olmazsam kimse beni sevmez” diyen tarafın öne çıktığı dönem.
Ve bipolar kişilere onulmaz bir hastalığa sahiplermiş gibi muamele edildiği sürece bu yarık kapanmaz. Halbuki kapanması mümkündür. Sıkışıp kalmış duyguların işlenmesi suretiyle… Bu kolaydır demiyorum, insanların bu yola tek başına çıkmasını da önermiyorum ama iyileşmenin imkansız olmadığı, ölene kadar ilaç kullanmanın tek çare olmadığı bilinsin istiyorum. Bu kitabı okuyup alternatifin ne olduğunu kendiniz görebilirsiniz.
“Anladık, çocukluk deneyimleri şu anki bir türlü çözülmeyen iç karmaşamızı belirleyen şey, tamam, ama ne yapalım yani? Bunları irdelemek bize ne kazandırıyor?” noktasındaysanız; ancak aynı can sıkıcı deneyimleri, aynı kavgaları, çekişmeleri yaşamaktan da sıkıldıysanız, değişimin eşiğinde olduğunuzu hissediyor, ama nasıl değişeceğinizi bilmiyorsanız bu kitap size göre olabilir.
“Olabilir” dememin sebebi kitabın sizi sokacağı yolda özgürleşme ve neşe kadar bolca ıstırapla da karşılaşacak olmanız. Kolay bir çözüm isteyene, derim kesilmeden ameliyat olayım diyene uygun değil bu kitap. Kitaptaki yöntemi uygulamak, size ait olmayan katmanlarınızı bir bir sıyırmanızı, yani gerçek size yaklaşmanızı sağlar, fakat bunun acı vermeyeceğini söylemek yalan olur. Ne var ki diğer türlü de zaten sürekli acı içinde değil miyiz? Dişçide canım yanacak diye dişçiye gitmemek çözüm mü?
Comments