top of page
Search
Senem Balaban

Ebeveynleştirilmiş Çocuk

Updated: Dec 30, 2021

Çocuğa anne babayı koruma görevi vermek çok ama çok büyük bir yük yüklemek demek ona. Ve bu korumaya anne babayı üzmemek için çocuktan duygularını gizlemesi/bastırmasının istenmesi de dahil. (Anne/babanın travmasına göre, çocuğun bastırması istenen duygular öfke, korku gibi olumsuz duygular da olabiliyor, neşe, coşku gibi olumlu duygular da...) Sorsalar "Çocuğunuzu sizi koruması için görevlendirir misiniz?" diye, "Tabii ki hayır!" deriz. Ama ne zaman onun gözyaşlarını durdurmaya çalışsak, ne zaman ona "Korkacak bişey yok" deyip duyduğu korkuyu ifade etmesini engellesek, ne zaman bize kızıyor küsüyor diye biz ona daha beter kızıp küssek, misilleme yapsak, kısacası yaşı gereği duygularını düzenleme kapasitesine sahip olmadığı için bunu ancak bizimle birlikte, bizim yardımımızla yapabilecek olan çocuğumuza bu desteği vermeyi ne zaman reddetsek yaptığımız şey bu: Çocuğumuzu, bizi koruması için görevlendirmek.


Biz onun tepkisinden dolayı tetiklendiğimiz için, bu tetiklenmenin acısını yaşamamak için, kendi yaralarımızla, kendi çocukluğumuzdan kaynaklanan korkularımız, reddedilme/sevilmeme/yok sayılma/küçümsenme/önemsenmeme/değer veya saygı görmeme travmalarımızla yüzleşmenin ızdırabından kaçınmak için ondan duygularını açık etmemesini istiyor, onu bu yönde eğitiyoruz. Bir süre sonra örneğin okulda bir şey oldu, çocuğumuzun morali bozuk, çocuğumuz bizi üzmemek/kızdırmamak için ya da bizden destek/anlayış/paylaşım göremeyeceğini, yani reddedileceğini bildiğinden, moral bozukluğunu bize belli etmemek adına korkunç bir duygusal yükün altına gönüllü olarak girer hale geliyor, bunu yaptığının farkında bile olmadan, biz güvende olalım diye kendini, kendi gerçeğini feda ediyor.


Sonra da soruyoruz niye hiç ilişki kurmuyor bu çocuk bizimle, diye. Kurdurtmuyoruz ki. Onun, onu o yapan duygularından korkup bucak bucak kaçıyoruz (hatta kaçmakla da kalmıyor bu duyguları açık ettiğinde onu cezalandırıyoruz), ne ile ilişki kursun peki? Bizim gibi havadan sudan, dizi karakterlerinden, modadan falan mı bahsetsin? Suya sabuna dokunmayan şeylerden... Aşırı kırılgan egomuzu rahatsız etmeyecek derecede silik, değersiz, anlamsız mevzulardan? İstediğimiz buysa, istediğimiz ilişki değil, istediğimiz halen, ilk başta çocuğun duygularını ittiğimiz zaman olduğu gibi, acıdan kaçmak. Ama işte, bunun da yükünü çocuğa yüklemeye çalışıyoruz. Dışarıdan görünen ve konu komşu tarafından tuhaf karşılanmak suretiyle bizi incitebilecek olan ilişkisizliğimiz onun suçuymuş gibi göstermeye çalışıyoruz. Değil.


Sonra bir de ergenlikte ve hatta sonrasında şunu da soruyoruz (Hatta çocuğu kaç yaşında olursa olsun bu durumdaki -kendi çocukluk yaralarını tedavi etmemiş ve onlardan kaçan- hemen her ebeveyn soruyor): "Bu çocuk neden bu kadar büyük, bu kadar aşırı tepkiler veriyor?" Duygularından korkmayı ve kaçmayı öğrendi de ondan. Duygularını yaşayıp tamamlamayı, düzenlemeyi öğrenemedi de ondan. Duygularını bastırmaktan ve daha fazla bastıramaz olduğunda kontrolsüzce tepki vermekten başka bir şey bilmiyor duygularla baş etmeye dair de ondan. Duygularının ona çok büyük geldiği bir yaşta biz başlıca sorumluluğumuzu yerine getirip ona duygularını yaşaması için eşlik etmedik de ondan. Şimdi biyolojik olarak duygularının ona küçük gelmesi gereken bir yaşta olduğu halde, duygusal olarak hala duyguların baş edilemeyecek kadar büyük olduğu bir yaşta da ondan. Çaresiz de ondan. Tıpkı bizim de olduğumuz gibi...

Recent Posts

See All

Sohbet Bükücüler

Bizimki, anlatmaya izin vermeyen bir kültür. Biri bizimle bir derdini paylaştığında, bize içini döktüğünde*, illa bir sıkıntı da olması...

Comments


bottom of page