top of page
Search
Senem Balaban

Bozuk Plak

Updated: Feb 22, 2023

•W•

-Birinci Evre-

W doğdu. Anası pek bir soğuk, pek bir uzaktı. W sıcaklık, yakınlık, destek görmedi ondan; ama tenkit, ayıplama, umursamazlık bolca gördü. Ondan onay almanın bağımlısı oldu pek başarılı olamasa da. Başlıca hedeflerinden oldu, bağımlılığı oldu onay. Ve her bağımlılık gibi, en yakın dost, en büyük düşman...


-İkinci Evre-

Kendi çocuğunu doğurdu. Çok geçmeden fark etti, çocuğu karşısında Tanrıydı, inanılmaz güçlü. Bu gücünü, gizli bağımlılığı "onay"ı elde etmek için kullanmaması düşünülemezdi. Kullandı. Kendi dahil kimsenin ruhu duymadan. Çocuk ağlayıp tepiniyor mu? Onaylanmama hissi gelirdi hemen o hiç katlanamadığı. Bağırırdı. Alırdı onayı öyle ya da böyle. Kimse de bir şey demezdi, çocuk kızdırıyordu annesini çünkü, bağırılmayı hak ediyordu. W, çocuğunu annesi yerine koymuş, böylelikle annesi karşısında nihayet güçlü olmuştu. Hep açlığını duyduğu anne onayını zorla da olsa garantilemişti.


-Üçüncü Evre-

Çocuğu artık bir yetişkindi, öyle azara, küsmeye falan gelmiyordu, güçlüydü. W ise onaya hala bağımlıydı. Kimsenin üzerinde gücünün kalmadığı bu hayat aşamasında yeniden küçücük bir çocukmuş gibi hissetmeye başladı bütün benliğiyle. Mecburen, küçükken annesine nasıl davranıyorsa yetişkin çocuğuna da öyle davranmaya başladı. Sürekli onu okumaya çalışıyor, her hareketinde dönüp doğru mu yapıyorum diye ona bakıyor, küçükken azar korkusuyla titremekten hiç geliştirememiş olduğu iradesini, kendi isteklerini, beğeni ve ihtiyaçlarını şimdi çocuğunun tepkilerine bakarak belirlemeye, onun üzerinden bir benlik oluşturmaya çalışıyordu. Kafasında hep şu sorular olurdu: "Ne düşünmeliyim?", "Ne hissetmeliyim?", "Nasıl tepki vermeliyim?" Soruların cevabını çocuğunun sözleri, ruh hali ve davranışlarından anlamaya çalışırdı. Kendi hayatını değil, onayını alma mecburiyetinden mütevellit, çocuğunu memnun edeceğini sandığı hayatı yaşıyordu. Adeta bir parazit olmuştu çocuğuna, onsuz ne konuşabiliyor, ne de karar verebiliyordu. Üstelik de korkuyordu ondan, onu otorite yerine koyduğundan, onunla aynı odada olduğu zaman rahat nefes bile alamıyor, gerginliğini gizlemesini, onu rahat göstermesini umduğu bir melodi mırıldanmaya başlıyordu hemen.


•X•

-Birinci Evre-

W'nin çocuğu olarak dünyaya geldi X. Hiçbir zaman gerçek bir sevgi, ilgi, merhamet, destek, avuntu görmedi W'den. Sanki düşmandı ona W. Dünya çok korkutucu, kafa karıştırıcı, kaotik bir yerdi güzelliğinin yanında X için. Ama korktuğu ya da kızdığı zaman bu duygularını ifade etmesine izin verilmiyordu. Çok kızıyordu W, X'in kızmasına ya da herhangi bir biçimde memnuniyetsiz olmasına. Nankördü X, şükretmeyi bilmezdi, hakikatsizdi. W, X'in olumsuz tepkilerini daha da olumsuz tepkilerle geri püskürtüyor, onu yapayalnız, kimsesiz bırakıyordu. Surat asıyor, yalvartıyor, bağırıyor, küsüyor, tersliyor, eleştiriyor ya da hiç ilgilenmiyordu. X işkence çekiyordu.


-İkinci Evre-

X çocuk doğurmadı. Kendini doğurdu. Yeniden doğdu. Müthiş uzun, müthiş sancılı, karmaşık, zor, kaotik, bitmek bilmeyen bir doğumdu. Bu doğumu yapmasıyla anladı W'nin ona neler çektirmiş olduğunu. Kendini suçlamayı bıraktı. W'yi suçluyordu artık. Hayatını mahvetmiş olduğu için ondan nefret ediyordu. Bir zaman sonra içinden bir anlayış daha filizlenmeye başladı lakin: W'nin de bir çocukluğu, hem de işkence içinde geçen bir çocukluğu olmuştu ve W, dehşet içinde, zavallı, küçük bir çocuktu hala. X gibi kendini doğurma şansı da olmamış, erkenden evlenmiş, ne olduğunu anlamadan iki çocuk sahibi olmuştu. W çok korkmuş küçük bir çocuk olarak kalmış, hiçbir zaman büyüyememişti.


-İki ve Üçüncü Evre Arası-

"Dayanamıyorum. Midem bulanıyor. Bunda çok yanlış bir şey var. Buna müsamaha gösteremem. Ben annemin annesi olamam. Bırakmalı peşimi. Onay arayışını başka türlü çözmeli. Çünkü beni sadece annesi sanmakla kalmıyor; kendi annesi gibi zalim, sert, toleranssız bir anne yerine koyuyor. Bana hiç istemediğim bir otorite atıyor. Sürekli ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor, tepkilerimi ölçüyor, ruh halimi çözmeye çalışıyor ki doğru tepkiyi verebilsin. Benden olumsuz bir geri bildirim almaktan ölürcesine korkuyor. Nefret ediyorum bundan. Benden korkmasından... O ürkekliğinden, kırılganlığından... Her bir hareketimden kendiyle ilgili bir anlam çıkarıyor, rencide olmak, utanmak, çekinmek için adeta fırsat kolluyor. Sanki benim enerjimle yaşıyor. O kadar boğuluyorum ki varlığından, sonunda beklediği sert, katı tavrı mutlaka sergiliyorum. Onun kehaneti de böylece gerçekleşmiş oluyor: Ben onun annesinin bir ikamesi, tıpkı annesi gibi, memnun edilmezse onu duygusal olarak yıkacak korkulası biriyim. Ben kendi annemin hayatını bu denli elimde tutmak istemiyorum. Gücüme gidiyor. Çok üzgünüm şimdi söyleyeceğim şeyden ama gerçek şu ki onun tarafından açılmış yaralarımı kapamaya çalışırken bir de onun yaralarını saracak kadar diğerkam değilim. O noktada değilim. O olgunlukta değilim. Kendimle uğraşıyorum, kendi dertlerim var. Beni bıraksın, kendi halimde yaşayayım. Düşsün yakamdan Allahım, ne olur! Bu yükten kurtar beni! Ya da şefkatten ayrılmadan, zulme sapmadan baş edebilecek gücü ver!"





Biraz daha bahsetmek isterim size hayatının üçüncü evresindeki W olarak yaşamanın nasıl bir şey olduğundan. W gibi yetişkin, hatta hayatının ikinci baharındaki bir yetişkin görünümünde küçük bir çocuk olmak zor iştir. Öyle olduğunuzun idrakinde değilseniz hele, yorucudur da. Çünkü gerçeğe direnmekte, gerçeğin üzerine sanal bir gerçek inşa etmektesinizidir her gün yeniden yıkılan. Her daim öz güvenli, görmüş geçirmiş, her şeyi bilen biri gibi davranmaya çalışırsınız, ama alttan sizi sürekli dürten çocukluğunuz sizi gittikçe daha çocuksu davranmaya iter. İkisi arasındaki savaş yıpratıcıdır. Ve acıklı.


Uzun zaman önce çok acı veren duyguları bastırmak zorunda kalmaktan dolayı bedeninizi neredeyse hiç hissetmiyor olmanın şaşkınlığı ve benliksizliği de vardır üzerinizde üstelik. Her şeye bir sis perdesinin ardından bakıyor gibisinizdir. Kaotik, karmaşık, bulanık bir dünyanız vardır. Tıpkı X'in kendi kendini doğururken yaşadığı süreçteki gibi... Ama o yaşamış bitirmiştir, en azından birçoğunu. En azından bir sıkım da olsa ferahlamıştır. W ise acılarının bilincine varmaktan, çok haklı olarak korktuğu için belki hiç kurtulamayacaktır o kaotik evrenin karanlığında el yordamıyla yürümekten. Kahredici bir durum. Ne kadar, ne kadar üzücü...


Tabii, herkes için, ama özellikle de W ve W'nin durumundaki kimseler için duam, bulundukları yerde onlara sevgiyle eşlik edebilen, alan yaratabilen, halihazırda belli bir olgunluk seviyesinde babacan/anaç kişilerle bir arada olmaları, güvenli, sıcak, sevgi dolu, kucaklayıcı, sarıp sarmalayıcı, destekleyici ilişkiler (en azından bir adet birincil ilişki) kurmalardır. Amin.


Bu arada zorba, sert, kırıcı, eleştirel yetişkinlerin içinde gizlenen gerçek de W'nin yaşlılığındaki zayıf, şaşkın, ürkek halin içindekiyle aynıdır: Korkmuş küçük bir çocuk. (Zaten W'nin diğer yüzünü de gördük. Elinde güç varken, muhtaç küçük çocuğuna karşı ne kadar zorba olduğunu) Zorbaların tek farkı, fırsatını bulabildikleri ve zorbalık zayıflıktan daha güçlü hissettirdiği için, doğal ve haklı olarak zorbalığı seçmektir. Fakat dışa yansıyan farklı olsa da içteki güçsüzlük, korku, çaresizlik, acı aynıdır. Zorba da aynı karanlığın, kaosun, bulanıklığın içinden bakmakta, çok çok derinlerde sakladığı acılarını zorbalıkla gizlemektedir. Duam onun için de geçerlidir.

67 views0 comments

Recent Posts

See All

Sohbet Bükücüler

Bizimki, anlatmaya izin vermeyen bir kültür. Biri bizimle bir derdini paylaştığında, bize içini döktüğünde*, illa bir sıkıntı da olması...

Comments


bottom of page